flashfondationeditorsarchivespublicationsantlinks


Archives Info-Türk 1975

Asik Nesimi



nesimi

CD non commercial
Brüksel'de dostlar arasi resital

Récital entre amis à Bruxelles

Devrim sehitlerine agitlar
Elégies aux martyrs révolutionnaires



Les enrégistrement d'un récital entre amis d'Asik Nesimi lors d'une visite aux fondateurs d'Info-Türk à Bruxelles en 1975. Les élégies que Nesimi a composées et chantées pour les révolutionnaires exécutés après le coup d’État du 12 Mars 1971, sont parmi les plusgrandioses poèmes populaires. Peut-être existe-t-il d’autres enregistrements, ailleurs, faits dans d’autres atmosphères et avec de meilleurs enregistreurs. Mais nous avons décidé d’éditer cet album, afin d’éterniser une séquence de la vie douloureuse et combative qu’ont menée Nesimi et notre génération.

Dans son élégie composée pour Deniz Gezmis et ses camarades, «Au-jourd’hui, le 6 mai 1972», Nesimi demande: «Pousse-t-il des jeunes arbres dans une forêt sans coupe?»

Et dans une forêt incendiée?

21 années plus tard, le 2 juillet 1993, à Sivas, une forêt a été incendiée.

Nous avons perdu, dans cet incendie, notre bien-aimé Nesimi avec 36 autres âmes qui nous sont chères.

Nous dédions ce CD à notre chère Dilber Cimen, et au jeune arbre de Nesimi, Mazlum Cimen.


Brüksel'de dostlar arasi resital

    Sanıyorum 1975 yılıydı, tarihi tam anımsayamıyorum. Gerçi İnfo-Türk'ün Chaussée de Ninove'da bir yönetim, basım ve dağıtım bürosu vardı ama, dostlarımızla ilişkilerimizi genellikle Puccini Sokağı'ndaki küçük apartıman dairemizde yürütüyorduk. Türkiye'de başı derde girip de Belçika'ya yasal ya da kaçak gelip bir yerlere yerleşinceye kadar günlerce evimizde kalanların haddi hesabı yoktu.
    İnci'nin önemli bir diş ameliyatı geçirdikten sonra kendini toplarlamaya çalıştığı günlerdi. O nedenle baskı ve ciltleme işleri duraklamıştı. Ben de şiddetli bir grip geçirdiğimden, programa göre yayına hazırlamam gereken birkaç kitap ve broşürün redaksiyonunu evde tamamlamaya çalışıyordum.
    Sabah vakti telefon çaldı:
    - Dost, ben Nesimi... Daimi'yle beraber Paris'teyiz. Seni ve İnci bacımı çok özledim. Amsterdam'a giderken yarın Brüksel'den geçip sizleri de görmek istiyorum. Gelebilir miyiz?
    - Nesimi, ne demek, gelirseniz bizi de ihya edersiniz. Mutlaka bekliyoruz.
    Paris Kuzey Garı'ndan ertesi gün hangi saatte trene binip Brüksel Güney Garı'na hangi saatte varacaklarını söyledi. O saatte garda buluşmak üzere sözleştik.
    Habere İnci de çok sevindi. Hemen,
    - Dilber Bacı da geliyor mu? diye sordu. Gelemediğine çok üzüldü.
    Birden gerilere, 60'lı yıllara gittik.
    Nesimi, bizler için sadece türkülerine hayran olduğumuz büyük cura ustası bir müzisyen değil, aynızamanda sosyalist mücadele yoldaşlarımızdan, daha da önemlisi  yakın dostlarımızdan biriydi. Ant Dergisi'nde sık sık beraber olurduk. Zaman zaman Dilber Bacı da Nesimi'yle birlikte gelir sohbetlerimize katılırdı. Nesimi, gençliğinde âşık olarak Kayseri'nden Elbistan'a kaçırdığı Dilber Bacı'ya son derece tutkundu.
    Nesimi'yle ilk tanıştığım günü bugün  gibi anımsıyorum.
    Gündüzleri Gece Postası Gazetesi'nde çalışıyor, akşamları da gece yarılarına kadar Türkiye İşçi Partisi'nin o zamanlar İstanbul'da Vali Konağı'nın yanibaşındaki bir iş hanında bulunan genel merkezinde, basın ve etüd bürolarında çalışıyordum.
    Partinin etkinliği ve örgütlenmesi hızla gelişiyordu ama, parti toplantılarına yapılan saldırılar, hükümetin uyguladığı baskılar yüzünden genel merkeze gelen gidenin sayısı zaman zaman son derece azalıyor, her an yeni bir baskına uğrama endişesi içinde, başta Genel Başkan Aybar olmak üzere, gece yarılarına kadar kalarak kaleyi korumaya çalışıyorduk. Bu ortamda partiye her yeni başvuru, hele başvuran bir işçiyse, bizlere büyük moral güç veriyordu.
    Bir akşam parti programını tartışmak üzere toplantıdayken kapı çaldı. Genel Merkez'in güvenliğini sağlamakla görevli Talat, gözetleme deliğinden gelenin kim olduğunu yokladıktan sonra kapıyı açtı.
    Karşımızda mavi tulumlu bir işçi duruyordu. Bir elinde de curası... Kendini tanıttı:
    - Ben Nesimi...
    Kadirli'den tanıdığı Yaşar Kemal'in aracılığıyla İstanbul'da bir fabrikaya işçi olarak girmiş, ama bir grev hareketinde başı çekenlerden olduğu için işten atılmış.
    O günden sonra Nesimi hem parti militanıydı, hem de halk ozanı olarak müzik yeteneğini sosyalist düşüncenin yayılması için kullanacaktı.
    1968'in başlarında Nesimi ve diğer halk ozanları, hem baskı düzenine karşı bir olup seslerini daha güçlü çıkartabilmek hem de konser organizatörleri tarafından tanınmayan sosyal haklarını savunabilmek için Halk Ozanları Derneği'ni kurmaya karar vermişlerdi. Ant Dergisi'ne gelerek tüzüğün hazırlanması için yardım istediler. Birkaç hafta sonra da dernek kurularak Beyazıt, Aydınsaray'da faaliyete geçti.
    Derneğin sekreteri de Aşık Nesimi'ydi. Derneğin ilk yönetiminde  Aşık İhsani, Aşık Fermani, Aşık Hüseyin Kaçıran, Aşık Devrani ve Kul Hüseyin yeralıyordu. Anımsayabildiğim kadarıyla, Aşık Mahzuni Şerif, Aşık Temeli, Mehmet Koç, Aşık Nebi, A. Çırakman, Maksudi, Reyhani, İbreti, Aşık Selimi, Kul Hasan da bu halk ozanları hareketliliğinin içerisindeydi.
    Yine 1968 yılında halk ozanlarını tanıtmak için Ant Dergisi'nde "Halkın Sesi" başlıklı bir köşe açmıştık. Tanıtma yazılarını Aşık İhsani hazırlıyordu.
    7 Mayıs 1968'de yayınlanan yazıda Aşık İhsani, kavga arkadaşı Aşık Nesimi'yi şöyle anlatıyordu:
    "Aşık Nesimi Çimen, 35 sene önce Kayseri İli'nin Sarız İlçesi'nde, itin kovaladığı dünyaya gelmiştir. Her gerçek halk şairi gibi, o da, yıkılası şu bozuk düzende yoksullukla kıyasıya boğuşmaktadır. Halen, elindeki iki karış, üç telli küçük bir curayla büyük işler başaran ve o nisbette de yürek taşıyan Dost Nesimi'nin en büyük düşmanı NATO ve onun başı, yıkılası Amerika'dır."
    Dostum Nesimi'yi 12 Mart darbesinden sonra dört yıldır görmemiştim. Geleceğini Belçika'daki ilerici, demokrat arkadaşlara da duyurdum.
    Ne ki, sözleştiğimiz gün Paris'ten trene bineceği sırada büyük bir felaket gelmişti başına.
    - Dost, yandım ben, mahvoldum... Tam garda bilet almak için sıraya girdiğimde namussuzun biri curamı çalıp sırra kadem basmış. Polise neye başvurduk, ama hiç umudum yok. Ben curasız edemem. Ne yap et bana ille de bir cura bul.
    O yıllarda ne Belçika'da, ne de diğer ülkelerde saz, bağlama, cura satan mağazalar var. Hele cura!
    İsveç'e, bir yıl önce ilk plağını, Türkiye'den Devrimci Türküler uzunçalarını yayınlamış olduğumuz Zülfü Livaneli'ye telefon ettim, bulabilirse hemen uçakla göndermesini istedim. Orada da cura yoktu.
    Nihayet La Louvière bölgesindeki maden işçisi Alevi dostlardan biri küçük boy sazını acele yetiştirdi. Cura gibi olmasa da curaya yakın bir tınısı vardı.
    Aynı gün tesadüfen o dönemin seçkin sol aydınlarından Günay Akarsu da bizde misafirdi.
    Nesimi bize geldiğinde cura benzeri sazı bulunca dünyalar onun oldu. Dört yıllık hasret bir nebze giderildikten, ortak kavga günlerinin anıları tazelendikten sonra Nesimi hemen söylemeye koyuldu, zaman zaman Daimi de kendisine eşlik ediyordu.
    O yıllarda doğru dürüst bir kayıt aletimiz olmadığından, bu dost dinletisini alelade bir kasetçalar'la Günay kayda aldı.
    Ekteki CD'nin tamamı bu kayıtlardan oluşuyor.
    Nesimi'nin 1971 Darbesi'nde sonra öldürülen devrimciler için söylediği ağıtların her biri halk deyişinin anıtsal örneklerindendir. Belki de bu ağıtların başka ortamlarda söylenirken daha mükemmel araçlarla yapılmış daha iyi kayıtları vardır. Ama bunları hem Nesimi'nin, hem de bizim kuşağımızın mücadeleli, çileli yaşamının bir kesitini kalıcı kılmak amacıyla CD'leştiriyoruz.
    Deniz'lerin idamı üzerine yaktığı "Bugün 1972, 6 Mayıs'tır" ağıtında soruyor Nesimi: "Kesilmedik ormanda fidan mı olur?"
    Ya yakılan ormanda?
    Evet, tam 21 yıl sonra, 1993, 2 Temmuz'da, Sivas'ta bir orman ateşe verildi. Sevgili Nesimi'yi de 36 canla birlikte o yangında yitirdik.
    CD'yi özellikle Dilber Bacı'ya, Nesimi'nin fidanı Mazlum Çimen'e armağan ediyoruz.

Doğan Özgüden


flashfondationeditorsarchivespublicationsantlinks